Tüzel Kişilerde Organik Bağ

Tüzel kişi kavramı ,4721 sayılı Türk medeni Kanun’un  ikinci kısım ‘’ Tüzel Kişiler ‘’ başlıklı birinci bölümünün  47. Maddesinde  ‘’başlıbaşına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan ,kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca kurulan bağımsız mal toplulukları ‘’olarak tanımlanmıştır. Bu tanım uyarınca ,tüzel kişiliğin bağımsız insan  ya da mal toplulukları olarak  hak ve fiil ehliyetine sahip olduğu açıktır.

Bilindiği üzere hak ehliyeti , tüzel kişiliğin hak sahibi olabilme ve borç altına girebilme ehliyeti iken , fiil ehliyeti ; bir kimsenin (tüzel kişinin) kendi fiilleriyle hak edinebilmesi ve borç altına girebilmesi olarak ifade edilir. Bu bağlamda, tüzel kişiler; tüzel kişiliğin malvarlığı ile sorumlu olmak üzere (6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Kanunu istisna olmak üzere ) çeşitli taahhütlerde ve tasarruflarda bulunabilir. Bu durum,tüzel kişiliğin bağımsızlığın bir sonucudur.

Tüzel kişiliğin bağımsızlığının sonucunda ortaya çıkan bu durum, uygulamada bazı sorunlara yol açmaktadır. Nitekim, borca batık şirketler , alacaklılarından mal kaçırmak için , yeni bir tüzel kişilik kurmakta ve ticari faaliyetlerini yeni kurduğu  tüzel kişiliğin (şirketin ) arkasına saklanarak devam etmektedir.Başka bir ifadeyle, borçlu şirket, alacaklılarına karşı borçlarını ve yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmak için temsilde farklı kişiliklere yer verir. Böyle bir ihtimal,  alacaklıların ,alacaklarını, borca batık şirketten  tahsil edebilme durumunu  imkansız hale getirir. Tam bu nokta da, borca batık şirket ile arkasına saklanılan şirket arasında bir fiili bağ oluşur ve bu  bağ doktirinde ‘’organik bağ’’ olarak adlandırılır.

Organik bağ, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve sair mevzuatta  tanımlanmamış olmakla birlikte, teammüller ve Yargıtay içtihatları ile ortaya çıkmış bir kavramdır. Organik bağ,tüzel kişiye karşı olan alacakların takip edilmesinde, bu takibin asıl borçlu şirket ile birlikte onunla belirli düzeyde hukuki ilişkiye ve bağa sahip olan şirkete karşı yapılabilmesini sağlayan bir hukuki yoldur.[1]

Yargıtay uygulamalarında organik bağın tespiti için çeşitli kriterler aranmıştır. Yargıtay’ın kalıplaşmış içtihatlarına göre ‘’ Organik bağ, şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından(yada bağlantılı kişilerden olması ) , aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılması gerektiği vurgulanmıştır. Örneğin Yargıtay  17. Hukuk Dairesi’nin 12.02.2013 tarihli ve 4250 Esas sayılı kararında  ;’’Taraflar arasında ‘organik bağ’ bulunduğunun -örneğin; borçlu ile üçüncü kişinin şirket (tüzel kişi) olup, ortaklarının ve/veya yöneticilerinin aynı kişiler (ya da yakın akrabalar) olması halinde, borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin ‘borçlunun malvarlığını ve zarar verme kastını’ bildiği farzedilerek, mahkemece dava konusu işlemin -davacı alacaklı bakımından- iptaline karar verileceğinden, borçlu ile üçüncü kişi arasında böyle bir organik bağ bulunduğunu’ içtihat etmiştir.

Son olarak,  iki şirket arasında organik bağın tespit edilmesi halinde, arkasına saklanılan şirket ile borca batık şirket özdeş şirketler kabul edilerek ,tek bir şirket olarak değerlendirilecektir. Zira, yargıtay uygulamaları da bu yönde olup ,  Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2008/56 Esas sayılı ilamında ; ‘’Yeni kurulan şirket ile bir önceki borçlu şirket kayden iki ayrı tüzel kişilik olarak görünse de, bu durum fiili birleşmenin söz konusu olduğu hallerde anlam ifade etmez. Özellikle borçlu şirket ile aynı işyerinde sonradan kurularak faaliyetine farklı bir unvanla devam eden yeni şirketin söz konusu olduğu durumlarda ve borcun tahsilini engellemeye matuf fikri birliktelik arzedecek girişimlerinin gözlemlendiği hallerde, fiili birleşme temelinde TTK.146-152. maddeler ila BK.179. hükmü uygulanarak, farklı unvan taşıyan yeni kurulan şirket de borçtan mesul tutulmalıdır.’’denilerek  borca batık şirket ile arkasına saklanılan şirkettinde sorumlu olduğu hususunun altı çizilmişti.Dolayısıyla, organik bağın tespit edildiği durumlarda, alacaklılar tarafından husumet her iki şirkete yönlendirilerilmeli ve sorumlu tutulmalıdır. Böylece, borca batık bir şirketin  sahip olduğu bir borç dolayısıyla arkasına saklanılan şirketin  malvarlığına gidilebilmesi mümkün olmaktadır.

 

[1] Prof. Dr Devrim Ulucan ,İş Hukukunda Tüzel Kişilk Perdesinin Kaldırılması